26 Eylül 2010 Pazar

Soğuktu 'eller' hep

Soğuktu ellerin hep. Kutuplardan farksız tavrın her gün biraz daha üşütürdü içimi. Sana giden yolları bulamadım, kayboldum her arayışımda. Kıvrandım doğrudur. Gerçekler arkamdaydıda. Görmemişim, aslında bakarsan görememişim. Oyalayıp durdum kendimi. Sonsuzluğu avuç avuç doldurmaya çalıştım. Meydan okudum daha çok,hemde kaybetme pahasına oynadım. Büyük yalanlarınıza küçük dünyamla karşı çıktım. Sesimi duyurana kadar haykırdım. Ben kafamı çevirip gidemedim hiçbir zaman. Vicdanım yakınlardayken, itmedim kendimden hayat denilen karmaşayı. Hırsınızı aldınız benden! Belkide aldığınızı sandınız(?) Ben kaybetmedim hiç! ama siz kaybettiniz. Elde avuçta tutamadığınız anlar, kurdunuz yeni planlar.( kafiyelide oldu:p )Açmam arkadaş öyle içimi dışımı. Gülerim ben buda doğrudur. Bi'şey bilmediğimden değil! Aksine kuralsız hayatınızdaki, vedasız çırpınışları örselemek adına yaparım bunu. Karşı çıkın siz yine! Ortak noktalar oluşturup, zikzak çizgide kişiliğinizi yamulttukça yamultun. Ben yine kendi doğrularımdan şaşmam! Sanmayın öfkedir bu. Sadece sitem ver meraklsına. Ya da dur meraklılarına. Varım işte! Karşınıza bakın görmek isterseniz. Çünkü ben hep dimdik orda olacağım. Çevirin bakalım yüzünüzü, sırtınızıda dönün. Hayatım gidenlere alışık zaten. Geriye kalanlardır yaşadığım hayatı paylaşcaklarım. Susarım, ama öncesinde konuşurum,çok hemde. Duvar üstüne duvar yıkmaya çalışırım. Amacı yok. Aslında bakarsan, sonucuda yok! İşte tam bu noktada dediğim gibi susarım. Burdan sonra istediğin kadar yırtın karşımda. Bir adım bile yaklaşamazsın. Üstelik yakından bi mesafe koyar, ineceden uzatırım kilometreleri. Yaşadığınız fesatlıklardan sıyrılıp, bi gün pişman olmak düşerse içinize bilin ki gerçekler sizin içinde dönmeye başlamıştır. Sondan başladığınız için hep geç kaldınız. Yarınlarınızı üç beş ciğeri para etmezler için harcadınız. Hani farkınız vardı ya! Bakın bunu bi daha düşünün. İnsan kendini tanıyamıyor ki bırakın başkasını tanısın. Evet kabul ediyorum.Maskeli yüzlerinizdeki gerçeği kavrayamıyorum. Tek sandığım yüzünüzün hiçte öyle olmadığını görüyorum. Üzülmeyin benim için. Öyle çokta sevmeyin! Azcık edep yahu azcık edep! Hepsi bu.

2 Eylül 2010 Perşembe

Uçurtmalar!

Ben seni seçmiştim.Çoktan seçmeli karmaşada sendin tek hedefim.Süslediğim hayalleri sana kurdum hep.Gece gibi kayboldum teninde. Işık, o masum gülüşünün arkasından parlardı hep. Güneşi bu yüzden hiç özlemedim ben. Yazılarımı hep sana yazdım. Kelimelerle, cümle içinde  sana karşı oynadım. Çıplaktım çoğu zaman karşında. Utanırdım bakışların bana kaydığı zaman. Neler parçalardım içimde o an. Gözlerimle sessizce günahlarımı fısıldardım. Özgürdüm yinede sende. Ne uçurtmalar uçurdum senin gökyüzünde! Ne mavileri parçalayıp, kendime itiraf ettim gerçekleri. Uyumadım sabahlara kadar. Çoğu zaman bu böyleydi hemde! Düşüncelerimden firar edemedim. Bırakmadı yakamı sen kokan yalanlar. Mutluydum yanında,garip bi duygu kaplar, acemi heyecanlar sarardı içimi. Çocukça  tavırlarım hep bu yüzden.Olur olmaz yerde, telaşlarım sana coşardı. Koşardı sana içimde benim bile yabancı olduğum çaylak. Senden çok şeyde beklemedik. Bazen gülmen bile yetiyordu. Avuntu işte!  Bazende yan yana yürürken soğuğa karşı ellerimizin temas etmesi. Dedim ya hepsi avuntu işte!